Taurlar

      

Stratejik bir coğrafi biçime sahip olduğu görülen Kırım Yarımadasının ilk yerlileri kabul edilen Taur’lar, Kırım Kerç bölgesinden başlayıp Romanya Danube bölgesine kadar uzanan Kırım dağlarında yaşamışlardır. Antik çağda ‘Taurica’, ‘Tauris’ ya da ‘Tauric peninsula’ olarak bilinen yarımadaya adlarını vermişlerdir.
     Milattan Önce 700 yıllarından itibaren Kırım yarımadasının Kefe, Kerç ve Balaklava sahillerinde Antik Yunan yerleşimleri başlamış, bu yerleşimler MÖ 100 yıllarında Roma İmparatorluğunun hâkimiyetine geçmiştir. Taur’lar antik Yunan’ın ve Roma’nın bölgedeki hâkimiyetine korsanlıkları nedeniyle büyük tehdit oluşturmaya ve onlara bugünkü Balaklava bölgesinden saldırılarına devametmişlerdir.
     MÖ 64 – MS 24 yılları arasında yaşamış Strabon isimli tarihçi ve coğrafyacı tarafından yazılan 17 ciltlik ‘Strabo Geographica’ adlı doküman da, Taurların bir İskit (Saka) kabilesi olduğu yazılıdır. [Latyshev V.V. 1893, 122]
     Türkologist Prof. M.Zakiev “Origin of Türks and Tatars, 2002” adlı eserinde; Taurların İskit/Saka Birliğinin bir parçası olduğunu, İskitlerin, Pers Hükümdarı Darius’un saldırılarını püskürtmek için Taur, Agathyrs (Ağaç-eri), Neuri, Androphag, Melanhlen, Gelon (Gilaki/Gilan/Kayı), Budin ve Sauromat (Sarmat) liderleriyle bir toplantı yaptığının Herodot tarihinde [Herodotus, 1972, B. 4, 102] yer aldığını belirterek, Taurların küçük bir topluluk olmadığını, yine Herodot’a göre Kırım Kerç bölgesinden başlayıp Romanya Danube bölgesine kadar uzanan dağlık bölgede yaşadıklarını [Herodotus, 1972, IV, 99] belirtmektedir.
     Prof. M.Zakiev, en eski Türkçe’de ve Türkçe’nin bugünkü Kıpçakça kolunda “Tau” kelimesinin “Dağ” , “Tau-er“ deyiminin ise “Dağ Eri –Dağ Halkı” anlamına geldiğini, her ikisi de “antik Türk” olan Itil (İdil-Volga) Bulgarları ve Kırım’lı Taurlara sonradan Tatar isminin verildiğini söylemektedir.
     İskitler zamanını Perslere bağlayan geleneksel tarihçilerin Taur (Tagar, Togar, Tochar, Tokar, Dogarma) adlandırmalarını da İran dili ile ilişkilendirme çabalarının başarısız olduğunu, bu isimlendirmelerin fonetik olarak “Tau” kök kelimesi ile ilişkisinin berrak olduğunu açıklamaktadır.
     Tokar’ların kimliği konusunda, İran dilleri üzerinde Doktora derecesi olan Walter Bruno Henning, 1938 yılında yazdığı “Tokhars and Türks – Argi and the Tokharians,” isimli makalesinde özetle; “Tokhar ~ Tau-ar = Dağ halkı anlamına gelmekte olup, Turfan ve Karaşar bölgesinde yaşamışlar, Hun ve Göktürk Devletlerinin üyesi olarak anılmışlar, Subar ve Ases’lerle birlikte Baktria bölgesinde adları geçmiş, Ttaugara, Ottokars ~ As-Tokhars, Düger ve Tuhsi isimleriyle adlandırılmışlardır” demektedir. [W.B. Henning, Tokhars and Türks – Argi and the Tokharians, 1938]
     Hasan Mamay, “Alans in Pyrenees” makalesinde Rusların Kuzey Osetya olarak adlandırdıkları Digorya’nın da aslında Toksi=Tokar=Düger olan Türk etnik isminin Adıge dilinde söylenişi olduğunu açıklamaktadır.
     Togar (Tochar/Tokar) ların Türk olduğunun Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lügati’t Türk eserinde de yer aldığını belirten Zakiev’e göre; Etnonim bilimi açısından, Hristiyanlık ve Musevilikle ilgili kutsal kitaplarda geçen “Togar” (Togarma-İbranicede ‘ma’ çoğul ekidir) ve İskit kabilesi “Taur” isimlendirmeleri ile “Tokar” isimlendirmesi çok yakın bağlantılıdır. Önceleri Batı Göktürklerin bölgedeki budun beyliği daha sonra güçlü bir Kağanlık olarak 500 yıl civarında Kafkasya ve Karadeniz stepleri bölgesinde hüküm süren, Kırımdaki varlığı ise Hazariye ismiyle küçük bir Hanlık olarak MS 1.100 yıllarına kadar devam eden, kendilerini “Togarma” nın 10 oğlundan yedincisi olarak adlandıran Hazarlar ile Taurların ilişkisi, aynı zamanda, Türklerin bu bölgede antik çağlardan beri var olduklarını göstermektedir.
     Taurlar Anadolu’da da yaşamışlardır. Antik Yunanlılara göre, Taurus (Toros) dağlarında Taur’lar yaşamakta ve bu dağları Taur Dağları (Taurus Mountains, Toros Dağları) olarak adlandırmaktadırlar [Piyankov I.V. 1997, 283].
     Türkolog Prof. M.Zakiev, Taurların Anadolu’ya da geçtikleri ve Toros dağlarına (Taurus Mountains)  isimlerini verdiklerinden hareketle MÖ 3.000 ve MÖ 2.000 yılları arasında Anadolu’nun kuzey batısında yaşayan Truvalıların (Trojans) Türk olduğunu ileri süren İbrahim Kafesoğlu ve diğer Türkologların iddialarının doğrulanmasının titiz çalışmalarla desteklenmesi gerektiğini belirtmekte, yeni araştırmalar sonucunda eski antik çağda, Anadolu, Ortadoğu, Kafkaslar, Kafkas-Karadeniz stepleri ve İdil bölgesi, Batı Sibirya ve Orta Asya hatta Batı Avrupa’da Türkçe konuşulan alanlar bulunduğunun anlaşılmış olması nedeniyle Truvalıların da Türk olma ihtimalinin bulunduğunu yazmaktadır.turklerkimdir.com
11.08.2018

Bu blogdaki popüler yayınlar

Boris’in Dedesi: Ali Kemal

12 Adalar ve İsmet İnönü

26 Ağustos-9 Eylül